12 Aralık 2009 Cumartesi

ARI ÜRÜNLERİ

BAL




Bal, Türk Gıda Kodeksi 2000/39 sayılı Bal Tebliğinde "Bal; bal arılarının çiçek nektarlarını, bitkilerin veya bitkiler üzerinde yaşayan bazı canlıların salgılarını topladıktan sonra, kendine özgü maddelerle karıştırarak değişikliğe uğratıp, bal peteklerine depoladıkları tatlı madde" olarak tanımlanmıştır. Tanımından da anlaşılacağı üzere bal saf ve doğal olmalı, hiçbir katkı maddesi veya kalıntı içermemelidir.






İnsan sağlığı ve beslenmesi yönünden önemli bir gıda ve arı ürünü olan bal, Türk Standartları Enstitüsü tarafından şöyle tanımlanmıştır: “Bitkilerin çiçeklerinde bulunan nektarların ya da bitkilerin canlı kısımlarından yararlanarak bazı eşkanatlı böceklerin salgıladığı tali maddelerin bal arıları tarafından toplanması, vücutlarında bileşimlerinin değiştirilip petek gözlerine depo edilmesi ve buralarda olgunlaşması sonucunda meydana gelen tatlı bir üründür. Bal, başlıca glikoz ve früktoz olmak üzere farklı şekerleri içerisinde bulundurur. Balın rengi, su beyazından koyu kahverengine kadar değişebilir. Bal, akıcı, viskoz, kısmen ya da tamamen kristalize olabilir. Balın tadı ve aroması balın menşeine ve bitkinin türüne göre değişir.”






Arılar tarafından çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından alınarak yutulan nektarın arıların bal midesi denilen organlarında invertaz enzimi sayesinde kimyasal değişime uğramasıyla oluşan ve kovandaki petek hücrelerine yerleştirilen çok faydalı bir besindir. Nektar bala çevrilirken arılar sağladıkları invertaz enzimi sayesinde sakkarozu inversiyona uğratarak früktoz ve glikoz şeklinde basit şekerlere dönüştürür ve fermantasyonun meydana gelmesini önleyecek miktarda suyunu uçururlar. Kovandaki hücrelere yerleştirilen ve üzeri mumdan bir kapakla örtülen bal arılarca sağlanan özel havalandırma sistemi sayesinde bildiğimiz tat ve kıvama gelir.

Balın rengi, şeker dengesi ve tadındaki farklılık tamamen toplanan nektarlardan kaynaklanmaktadır. Balın kokusu, çiçeklerdeki aromalı volatin yağı verir ki bu aynı zamanda çiçeklerin kokularını sağlayan yağdır. Bal üretimi çok büyük bir çaba gerektirir. Örneğin ½ kg ham nektarı toplamak için 900 arının bir gün boyunca çalışması gerekir. Toplanan bu nektarın ise ancak bir kısmı bala çevrilebilir. Çiçeklerdeki nektardan elde edilen balın miktarı tamamen getirilen nektarın şeker konsantresine bağlıdır.




Narenciye Balı :
Narenciye Balı Akdeniz yöresine özgü bir baldır. Narenciye ağaçları Nisan ayında çiçeklenir, meyve kabuklarında eterik yağ vardır. Narenciye ağaçlarından gelen nektar akışı üç hafta kadar sürer ve bol miktarda olur. Narenciye balının yüksek düzeyde kalsiyum fosfat ve demir fosfat içerdiği saptanmıştır. Narenciye Balı açık sarı renkte ve akışkandır. Ağaçlarına özgü rayiha ve seçkin lezzeti vardır, bol miktarda C vitamini içerir. Karaciğere olan olumlu etkisi bilinmektedir. Uzmanlar tıbbi açıdan da narenciye balına önem verilmesi gerektiğini kaydetmektedirler. Sinir yatıştırıcı, kramp çözücü özellikleri nedeni ile sinir hastalıklarında kullanılır.


KESTANE BALI:
Fagaceae familyasının ballı olarak bilinen üç türünden biridir. Koyu kahve renkli, buruk biraz acı ve kestaneye özgü tadı ve kokusu olan bu bal, antiseptik özelliğiyle tanınır. Yaklaşık 30 metre yükseklikte olan dalların çiçeklenme zamanı Haziran ve Temmuz aylarıdır. Bal arısı kestaneden hem polen hem nektar hem de salgı toplar. Arılar kestaneden nektar toplarken tozlaşmayı da sağlayarak kestane üretimine katkı da bulunurlar. Bitkinin balı da meyvesi gibi koyu kahve renklidir. Kristalleşmesi yavaştır, kristalleştiği zaman çok ince granüller oluşturur. Araştırmalarda antibiyotik özelliğiyle B.Hemolotik streptecoc’lara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. B ve C vitaminleri açısından zengin olan Fer Kestane Balı kasları kuvvetlendirici, kan dolaşımını düzenleyici, mide ve karaciğer yorgunluğunu giderici, bağışıklık sistemini güçlendirici etki yapar. Fer Kestane Balı solunum ve sindirim sistemlerine olumlu etkiler getirmektedir. Özellikle mevsim değişikliklerinde bol miktarda kestane balı tüketilmelidir.

Çam Balı:

Ülkemizin akciğeri sayılan zengin orman bölgelerinin doğal ürünüdür.Çam balı diğer balların aksine çiçeklerden toplanan nektarlardan değil, arıların çam ağaçları üzerinde oluşan reçineleri işleyerek elde ettikleri salgı balı türüdür. Öncelikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde üretilir. İlkbahar - sonbahar aralıklarında işlenir. Koyu bulanık kahverengi renkte, keskin bir tadı ve çam ağacına özgü rayihası vardır. Çam balının solunum yollarına, sindirim sistemine olan olumlu etki ve faydaları tıpta kabul görmüştür. Her sabah bir bardak ılık su ile karıştırılarak aç karnına içildiğinde, kilo verdirme özelliğine sahiptir.

Yayla Balı:

Çiçek florası bol olan, Türkiye’nin en verimli, yüksek yayla ve meralarında karma kır çiçeklerinden elde edilir. Açık kehribar renkte hoş bir rayiha ve keskin tadı olan bu bal, kahvaltıların olmazsa olmaz denile bilecek bal çeşididir. Bir - iki çorba kaşığı Fer Yayla Balı günlük enerji ihtiyacımızın önemli bir kısmını karşılamaya yeterli ve sinir sistemini güçlendirmekte gereklidir. Kekik BalıKekik; genusun beş farklı türünden nektarlı bitki olarak bilinir. Yaygın olarak kırsal bölgelerde yetişen bir bitkidir. Ülkemizde öncelikle Ankara, Çankırı, Kastamonu, Bolu, Amasya, Trabzon ve Kütahya’nın tepe ve dağlarında doğal ortamda bol miktarda yetişir. Kekik bileşiminde “Timol” içeren uçucu bir yağ vardır. Çiçeklenme dönemi Mayıs başından Ağustos sonuna kadar devam eder. Fer Kekik Balı açık altın sarısı renktedir. Tadı ve aroması çok güzeldir. Fer Kekik Balı enzim içeriği bakımından çok zengindir. Antiparaziter etkisi ile bilinir. Bu etkisi timol denen terpenik maddeden dolayıdır. Kekik balı soğuk algınlığını kısa sürede giderir ayrıca yara iyileştirici özelliği vardır.


GERÇEK BAL NASIL ANLAŞILIR?

Bal buzdolabında şekerleniyorsa gerçektir.Balın yoğunluğu çok, akışkanlığı sürekli olmalıdır, kesik kesik akan bal sahtedir. Çiçek balı hızlı, çam balı ise daha yavaş akar.Gerçek bal kaşıkla alındığı zaman kesintisiz gelir.Buzdolabında yaklaşık bir ay bekleyen balın krem ya da tereyağ kıvamına gelmesinin balın hakiki olduğunu gösteriyor.Sabit kalem kuşun kalem değil ucu ıslandığı zaman mor renk yazan alın bala uç kısımını daldırın sonra parmağınıza sürün renkli olarak çıkıyorsa bal karışıktır çıkmıyorsa hakiki baldır.Soğuk havada donma yapmaz ise bal sahtedir. Zeytin yağının donması gibi kavanozun alt kısımları donma yapar ise hakiki baldır.Sahte balın rengi biraz daha açıktır, normal balın kokusu yoktur. Normal balın kıvamı biraz daha katıdır.Balı kaşıkla alıp yere döktüğünde sahte bal uzayıp resmen örümcek ağı gibi havada uçar.Balın şekerlenmesi durumunda ise, eski hâlini alması için güneşe çıkarılması veya kabıyla birlikte sıcak suya konulması kâfidir.
Bal şekerle yapılan diğer şerbetlere nazaran çok daha fala keskindir. Fazla yendiği zaman genizde hafif yanma yapar. bu yediğiniz gerçek baldır.Balda hafif te olsa şekerden kaynaklı alkol olması nedeni ile kibrit çöpü veya kağıt üzerinde cızırdayarak yanar.


YAPILAN KLİNİK ARAŞTIRMALARDA BALINFAYDALARI :

· Ağrı ve sancıların giderir,
· Ameliyat yaralarını erken kapatır·
. Ağız yaralarını iyileştirir,
· Akciğer hastalıklarını iyileştirir,
· Bağışıklık sistemini düzenler·
. Bademcik iltihabını yok eder,
· Bağırsak düzensizliklerini ve iltihabını giderir,
· Büyüme ve gelişmeyi son derece etkiler,
· Beyin hastalıklarının iyileştirir,
. Felç ve sinir hastalıklarını giderir,
· Cilt bozukluğunu, lekelerini giderir,
· Cinsel gücü artırır,
· Damar sertliğini,damar tıkanıklığını yok eder,
· Dengesiz beslenme sorunlarını giderir,
· Düşünme yeteneğini arttırır,
· Erken teşhiste kanser hastalıklarında tedavi edicidir,
· Gözleri güçlendirir,
· Gelişimi hızlandırır,
· Halsizliği giderir,
· Hazmı kolaylaştırır,
· Hafızayı güçlendirir,
· İshali keser,
· İştah açar,
· Kabızlığı Giderir,

· Kalp damar hastalıklarını tedavi eder ,
· Kalp çarpıntısını giderir,
· Kanı temizler,
· Kasları güçlendirir
· Kemikleri kuvvetlendirir,
· Kilo yapmaz,
· Kısırlığı giderir,
· Mide ülseri bağırsak hastalıklarında tedavi edicidir,
· Metabolizmada bozulan dengeleri kurar ,
· Nezle ve girip hastalığında tedavi edicidir,
· Öksürüğü ,astım hastalığını tedavi eder,
· Sinir sistemini rahatlatır,
· Prostadı önler,
· Sedef hastalığını tedavi eder,
· Saç dökülmesini önler ,
· Sarılık, hepatit B,C, hastalıklarında tedavi edicidir,
· Sporcularda enerji artırır, doping etkisi yapar,
· Seks gücünü artırır,
· Vücudun halsizliğini giderir,
· Yumurtalıları tedavi eder,





POLEN






























Polen çiçekli bitkilerin anterlerinde oluşan ve döllenmede rol olan erkek üreme birimidir. Polen 6 - 200 mm çapında değişik renklerde, şekillerde ve yapıdadır. Polen protein,vitamin,mineral madde ve enzimler bakımından çok zengin bir besin maddesidir. Arılar kovanın protein ihtiyacını karşılamak,yavruları beslemek için polen toplarlar ve bunları kovana taşıyarak petek gözlerinde depolarlar. Polenin Bileşimi :Polenin bileşiminde yaklaşık olarak %10 su, %20 ham protein, %28-35 karbonhidratlar, %3-4 kül ve flavonoidler, karotenoidler, vitaminler(C,E,B kompleksi), mineraller, tüm serbest aminoasitler, nukleik asit ve nukleositler, enzimler(100den fazla) ve büyütme faktörleri bulunur.Polen Üretimi ve Muhafazası Polen ,polen tuzakları kullanılarak toplanmaktadır. Arının taşıdığı polen çeşitli tuzaklardan geçerken tuzak haznesinde birikir. Biriken polenler 1-2 gün aralıklarla boşaltılıp 42 C yi geçmeyen sıcaklıkta kurutma dolaplarında kurutulup su oranı %7-8 e düşürülür. Daha sonra eleklerden geçirilip temizlenen polen hava almayacak şekilde ambalajlanıp soğuk ortamda saklanır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki polen toplamanın koloni performansı üzerinde önemli bir olumsuz etkisi yoktur.




Polenin Tüketimi :




Polen, daha önce de bahsedildiği üzere canlının gelişmesi ve büyümesi için günlük alınması gereken tüm gerekli maddeleri uygun denge içinde bulunduran yegane doğal besindir. Bu bakımdan insan sağlığı ve beslenmesinde ve genel vücut direncinin korunmasında büyük öneme sahiptir. Polen, sabahları aç karnına, kahvaltıdan en az yarım saat önce ya da akşam yemeğinden en az 4 saat sonra tercihen yatmadan önce sade olarak veya ılık süt ve meyve suları içinde alınmalıdır. Günlük alınması gereken doz duruma göre, yetişkinlerde 15-40 g, 6-12 yaş grubu çocuklarda 10-15 g, 3-5 yaş grubu çocuklarda ise 5-15 g'dır. Bir yemek kaşığı kuru polen yaklaşık 10 g'dır.

Polenin Faydaları :




Genel sağlığın korunması ve vücut direncinin artırılması yanında dengeli beslenme amacıyla da tüketilen polen aşağıdaki hallerde de fayda sağlamaktadır. Ancak nadiren de görülse polen bazı kişilerde alerjik reaksiyona neden olabilir. Bu durumda polenin kullanılmaması gerekir.Polen;* Zihinsel ve bedensel yorgunluklarının giderilmesinde,

*Çocukların sağlıklı gelişmesi ve beslenmesinde, Düşünme, araştırma ve çalışma gücünü artırılmasında,
* Sporcuların ve yarış hayvanlarının performanslarının artırılmasında,
* Kansızlığın giderilmesinde, Karaciğer, prostat ve kanser hastalıklarında faydalıdır.
SAKLAMA KOŞULLARI:


• Kurutulmamış polen, oda sıcaklığında bir kaç gün içinde tüm besleyici değerlerini kaybetmektedir.


• Derin dondurucuda taze polen 1 yıla kadar saklanabilir.


• Kurutulmuş polen oda sıcaklığında bir kaç ay, buz dolabında 1 yıl, buzlukta birkaç yıl saklanabilir.


• Polen güneş ışığı almayacak kavanozlarda, kuru ve karanlık odalarda saklanmalıdır.


POLEN TOPLAMA KONUSUNDA DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR:


• Zirai mücadele veya ilaçlama yapılan alanlardan polen toplanmamalıdır (Rai et al., 1977).
• Varroa mücadelesi veya hastalık olan kolonilerden polen toplanmamalıdır.
• Kovan içerisindeki pislik ve kırıntıların polene geçmeyeceği Polen tuzakları kullanılmalıdır.
• Nemli veya rutubetli yerlerde polen içerisinde maya ve küflerin oluşmaması için polen her gün toplanmalıdır.
• Polen taze olarak derin dondurucuda saklanmalı veya özel fırınlarda kurutulmalıdır.
• Kuru polende rutubet oranı % 10 u geçmemeli, ısı 40 0C üzerine çıkmamalıdır.
Bilimsel Kanıtlar:
• Klinik çalışmalarda Polenin prostat problemlerinde (büyüme ve kansere kadar olan rahatsızlıklarda) ve alerji tedavisinde başarılı olarak kullanıldığı bildirilmektedir.
• Polenle yapılan hayvan besleme denemelerinde iştah artırıcı ve kilo aldırıcı etkisi gözlenmiştir. • Polenin bakteriostatic etkisi ve antibacterial etkisi olduğu bildirilmiştir.
• Polenin hayvanları ve insanları radyasyon ve X ışınlarının olumsuz etkilerinden koruduğu belirtilmiştir.
Polenin Kullanıldığı Alanlar:
• İlaç sanayiinde:Prostat problemlerinde, Alerjik vakalarda Astım tedavisinde. • Yiyecek sanayiinde: Gıda desteği (Food supplement)• Hasta, çocuk, yaşlı ve düşkünlerin beslenmesinde.• Arı kolonilerinin beslenmesinde.• Bombus arılarının beslenmesinde.• Yarış atlarının beslenmesinde.• Kozmetik sanayiinde. • Polinasyon çalışmalarında. • Çevre kirliliği çalışmalarında.Faydalı olmuştur.
PROPOLİS





100 KAT ANTİBİYOTİK ETKİSİ!






Propolis'in diş sağlığı, deri hastalıkları, sindirim sistemi sorunlarıyla ilgili kullanımları vardır. Pek çok zararlı bakteri ve mantar çeşidini engelleyen özelliktedir. Çok güçlü antibiyotik etkisiyle öne çıkar. Propolis, bağışıklık sistemini güçlendirir. Mantar-mayasıl sorunlarına, zararlı bakterilere, viral enfeksiyonlara karşı kullanılır. kanseri önlemede ve kanserle mücadelede etkili bir maddedir. Alışılmış antibiyotik etkilerin 100 misline yakın etkisi keşfedilmiştir. Bugüne kadar rastlanan en güçlü doğal antibiyotiktir .



Anti-bakteriyel, anti-fungal(mantar), anti-viral, ateş düşürücü, antiseptik ve kolesterol düşürücüdür. Gözün yüksek basıncını azaltır.Soğuk algınlığına iyi gelir. Ağız içi sağlığı ve sindirim sorunlarının giderilmesi için kullanılır. İçeriğindeki flavonoid oranı yüksektir. Flavonoidler bilindiği gibi en güçlü antikoksidanlardandır. Propolisin araştırmalar sonucu belirlenmiş bazı faydaları şöyledir:

. Yaraların iyileşmesini 4 kata kadar hızlandırır.
. 100 kata kadar antibiyotik etki içerdiği tesbit edilmiştir.
. Çok güçlü antioksidandır.
. Her gün bir kaç kez Propolis ekstarktı ile gargara yapıldığında, plak oluşumunu önler.
. Diş eti iltihabı ve ağız içi ve gırtlak enfeksiyonlarını giderir.
. Diş abselerine, çürüklere, ağız kokusuna karşı kullanılır.
. Diş beyazlatılmasına yardımcı olur.
. Sedef hastalığına iyi gelir.
. Deri enfeksiyonlarını giderir.
. Mantar ve zor öldürülen bakteri çeşitlerini engeller.
. Soğuk algınlığına iyi gelmektedir.
. Solunum enfeksiyonlarında; faranjit, kronik bronşit, nezle, burun iltihabı hastalıklarında etkin çözümdür.
. Şampuana katıldığında saç sağlığına ve kepeğe karşı faydalıdır.
. Sindirim sistemi rahatsızlıklarına Akut ve kronik kolite çözümdür
iyi gelir.(Bağırsak Paraziti, ülser, mide iltihabı..vs)
. Kulak enfeksiyonlarına devadır.(İç kulak- dış kulak iltihapları, akut kulak rahatsızlıkları)
. Bağışıklık sistemi bozukluklarını düzeltir.
.İltihaplanmaların her türüne faydalarıdır.(Vajina-uterus, aseptik necrosis, iltihaplanmış yaralar.. vs.)
. Tüberküloza denenmiş devadır.
. Ülserlilere super etkin devadır.

Propolis Toplama Yöntemleri

Kovan Giriş Deliğinden Toplama: Polen üretimi ile birlikte yapılır. Bu amaçla polen tuzakları kullanılır. Arının dışarıdan getirdiği propolis bu tuzaklardan geçerken hazneye düşer.

Örtü Bezinden Toplama: Bunun için teli özel örtüler kullanılır. Arılar bu telli örtünün deliklerini kapatmak için bu kısımları propolis ile doldurur. Bu örtü sıcak suya batırılarak propolisin suya geçmesi sağlanır. Buradan toplanır.

Arıların Propolis Kaynağı Olarak Kullandıkları Bitki Türleri

Propolisin yoğun olarak toplandığı bitki çeşitleri bölgeye ve mevsime göre değişmektedir. Palinolojik analizler sonucu belirlenen bazı önemli propolis kaynağı bitkiler aşağıda verilmiştir.

• Abies (Köknar)
• Acer (Akçaağaç)
• Aesculus (At kestanesi)
• Alnus (Kızılağaç)
• Betula (Huş)
• Castaneae (Kestane)
• Corylus (Fındık)
• Eucalyptus (Ökaliptus)
• Pinus (Çam)
• Populus (Kavak)
• Prunus (Erik)
• Quercus (Meşe)
• Salix (Söğüt)
• Tilia (Ihlamur)
• Ulmus (Karaağaç)

ARI SÜTÜ

Arı sütü, 6-12 günlük isçi arıların kafalarındaki çene altı (Mandıbular) ve hipofarenks (Hypophryngeal) bezlerinden salgılanan, besin değeri ve biyolojik aktivitesi çok yüksek değerli bir üründür. Beyaz-krem renkte, pelte kıvamda, kendine özgü kokusu ve ekşi-acı bir tadı bulunmaktadır. Arı sütü kovan içerisindeki genç larvaların ve ana arının beslenmesi için kullanılır.
Laboratuvarlarda yapılan analizler sonucunda bu gizemli besinin içinde su, proteinler, şekerler, serbest esansiyel amino asitler ve yağ asitlerinin ve mineraller bulunmaktadır.İçinde yoğunca B vitamini olduğu, içeriğinde A, D ve K vitaminleri bulunmamaktadır.Ayrıca, mineraller,iz elementler ve antioksidan maddelerin olduğu belirlenmiştir.

Arı Sütü Faydaları:


Arı sütü genel olarak vücutta hücre yenilenmesi, üretimi (hücre) ve metabolizması üzerinde etkili olduğundan organizmanın bütün dokularında canlılık ve bunun sonucunda sağlık, enerji, bağışıklık ve dinçlik meydana getirir. Bu yönüyle akla gelebilecek bütün sağlık problemlerinde önemli düzeyde motivasyon sağlar.
1 - İnsanın FİZİKSEL ve RUHSAL YAPI sına genel yapısına iyilik hissi verir
2 - Vücudun yorulmadan sürekli olarak ÇALIŞMA sını sağlar
3 - Çocuklarda FİZİKSEL GELİŞME yi sağlar
4 - Kadınlarda REGL HALLERİ ni düzeltir
5 - MENAPOZ ve ANDREPOZ dönemlerinde bünyeyi destekler .
6 - SAÇLARIN DÖKÜLMESİ ni önler
7 - Sürekli YORGUNLUK, BİTKİNLİK hallerini düzeltir
8 - RNA ve DNA deposu olduğundan ÖMRÜ UZATIR
9 - Yorgun ve bitap düşmüş vücut mekanizmasında iyi hücre faaliyetini canlandırıp arttırır,

Düzenli kürler uygulanarak kullanılması halinde;

1 - Yorgunluk, halsizlik, bitkinlik ve çalışma isteksizliklerini gidererek organizmaya aktivite kazandırır. Enerji açığını kapatır.

2 - Beyin performansı gerektiren durumlarda özellikle öğrencilerin sınav dönemlerinde daha başarılı olmalarında, yorgunluk ve endişe duymamalarında yardımcı olur.
3 - Üstün hücre yenileyici özelliği nedeniyle yaşlanmayı geciktirir ve çocuk sahibi olmak isteyenlere yardımcı olur.
5 - Sporcuların harcadıkları aşırı enerjiyi dengeler, yarışma önceleri yapılan kürlerle vücuda mukavemet ve aktivite kazandırarak sporcunun öz enerjisini en rantabl bir şekilde kullanması için beyin-beden uyumunu sağlar...
ARI ZEHİRİ



Arı iğnesi iki kısımdan oluşur. Birinci kısım, karın boşluğunda bağırsaklara bağlı ve oval şeklinde olan zehir torbası, ikinci kısım ise iğnedir. Arı iğnesini sapladıktan sonra zehir keseciğini sıkar ve iğneden vücuda zehir nakil olur. Arı sokması sonucu vücut tabii bir şekilde kortizon hormonu salgılamaya başlar. Kimyasal olarak önemli aktif maddeler içerir.




Arı zehri, işçi arılarda zehir bezlerinde üretilip zehir torbasında depolanır. Arılar yaşamlarının 2. gününden itibaren zehir salgılamaya başlarlar. 12 ile 20. günler arası zehir kesesinde zehrin en çok toplandığı dönemdir. 0,15 ile 0,3 mg arasında zehir depolar ve iğnesini batırdığında tüm zehri normal olarak boşaltmaz. Soktuğunda zehir kesesini ve vücudunun bir bölümünü de iğneyle birlikte bırakır. Kaslarını ve sinir merkezini kaybeder. Bu durumda yaşama şansı pek yoktur.



Arı zehiri biyokimyasal ve farmakolojik aktif maddeler içeren oldukça karmaşık bir yapı gösterir. Arı zehrinde alerjik reaksiyonlara neden olan proteinler ve enzimler bulunur. Zehirin % 88′i su’dan oluşmakta, glukoz, fruktoz ve fosfolipid yapılar; çeşitli enzim, peptidler ve aminleri içeren en az 18 farmakolojik aktif bileşenin tanımı yapılmış durumda. Histamin; zehire hassas olan kişilerde baş ağrısı, şişme, kaşıntı, kusma ve görme bozukluğuyla, kan damarlarını genişleterek ölüme neden olabilecek etkiye sahip bir maddedir.

Arı zehri, başta Apiterapi de kullanılmak üzere birçok hastalığa karşı tam anlamıyla bir doğal savunma yöntemi olmuştur.

Zehrinin Toplanması:



Elektroşok yönteminin en etkin toplama peryodunu üç gün aralıklarla 15 dk. uygulanması olduğu ve 2-3 hafta sonra aynı işleme başlanabileceği uzmanlarca belirtiliyor. Arjantinli arıcılar, arıları daha az dağıtan ve toplama etkinliğini büyük ölçüde artıran yeni bir elektroşok yöntemi geliştirmişlerdir. Arılardan 1 g zehir elde edebilmek için 2 saat süreyle 20 koloniden zehir toplandığı bildiriliyor.

Arı zehiri; saf arı zehiri, enjekte edilebilir saf sıvı zehir, kuru kristal, tablet ve krem şeklinde Pazara sunulmaktadır. Genellikle arı zehri, kuru kristal şeklinde pazarlanır. Bu şekilde hazırlanan zehir daha dengeli ve saf olmakta, dolayısıyla bozulma olasılığı azalmaktadır. Dünya piyasasında 1990 yılında bir gram arı zehirinin fiyatı 100-200 $ arasında değişim göstermiş durumda.

Arı zehiri'nin faydaları:




Arı zehirinin farmokolojik etkileri, bağışıklık sistemini uyarması ve birçok rahatsızlığa iyi gelmesi nedeniyle son yıllarda üretimi ve tıpta kullanımı her geçen gün artmaktadır. Arı zehiri saf olarak iğne şeklinde, krem, tablet ve merhem şeklinde ilaç sanayiinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Farmokolojik olarak arı zehiri kan dolaşımını artırıcı, bakteri öldürücü, radyasyona karşı koruyucu, tansiyon düşürücü etkileri ve bağışıklık sistemini aktive edici etkilere sahiptir.


Arı Zehirinin Kullanılma Alanları :

Arı zehirinin kullanılma alanları ve ticaret hacmi diğer arı ürünlerine göre daha sınırlıdır. Arı zehiri arılarca koloninin düşmana karşı savunulmasında ve ayrıca apiterapide arı zehirine karşı bağışıklık sisteminin geliştirilmesinde ve romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Arı zehiri, Amerika'da eczanelerde tablet olarak satılmakta ve ilgi görmektedir.

OĞUL
Koloni olarak yaşayan arılar yine koloniler şeklinde bölünerek çoğalır. Bu bölünme bir kısım arının, ana arıyla birlikte kovanı terketmesiyle oluşur. Koloninin bu şekilde bölünmesine oğul çıkarma denir. Kovanı terkeden yeni koloni ise oğul arısı şeklinde isimlendirilir. Oğul mevsimi arıcının arılıkta en yoğun çalıştığı dönemlerden birisidir. Bu süre içinde kovanların kontrolü iyi yapılmalı ve günün belirli saatlerinde muhakkak arılıkta bulunmaya dikkat edilmelidir.İlkbaharda süratle çoğalan ve artık kovana sığamayan arı kolonisi oğul çıkarma hazırlıklarına başlar. Özellikle bal kaynaklarının çok olduğu ve mevsimin de müsait olduğu senelerde bu olay çok sık görülür. Oğul mevsimi genelde Mayıs ayının başından Haziran ayının ortalarına kadar devam eder. Bu dönemin başlangıcı ile bitişi iklim, hava ve coğrafi şartlara göre değişir. Nektar akımının doruğa çıktığı büyük bal toplama mevsiminin başlamasıyla oğul mevsimi de sona ermiş olur.

Çiçeklerin açtığı ve besinin bol olduğu ilkbahar, arıların da en fazla geliştiği bir mevsimdir. Larvaların süratle gelişmesi, kraliçeyi daha fazla yumurtlamaya sevk eder. Bu ise arıların çoğalmasını, yani arı topluluğunun kuvvetlenmesini sağlar. Fakat bundan yeni arı toplumlarının oluştuğu anlaşılmamalıdır. Çünkü her arı toplumu, bir tek kraliçesiyle, başlı başına bir devlettir. Bununla beraber, yeni arı toplumlarının da oluşması gerekir. Yeni bir arı toplumunun, bir kraliçeye ihtiyacı vardır. Bu ise ancak, arıların, oğul vermesiyle mümkün olur. Oğul verme eğilimi, ana arı feromonuyla ilişkilidir. Salgı, yaşlı ana arılarda azalmıştır. Kovanın, Güneş tarafından fazla ısıtılması da, oğul vermeyi teşvik eder.

•Oğul vermeye hazırlık, büyük bir sükûnet içinde cereyan eder. Ekseriya Mayıs da, işçiler, birkaç kraliçe odacığı yaparlar. İçinde özel bir besleme ile genç kraliçeyi yetiştirirler. Oğul vermek için, bir kraliçe kâfidir. Ancak arılar, bir tek kraliçenin, ölme ihtimalini düşünerek, birkaç kraliçe yetiştirirler.
•Oğul vermeye istekli kolonilerde, anaya artık bol besin verilmez. Bunun sebebi, oğul verme sırasında uçabilmesini sağlamaktır. Hatta anaarı, işçi arılar tarafından itilip kakılır, petekler üzerinde arkasından kovalanır. Uzun uçuşlara hazırlanır. Nektar ve polen toplama işi yavaşlamıştır.
•Yeni kraliçe hücresinden çıkmadan bir hafta evvel, arı toplumu, kovandan ayrılır. Burada da yine oğul verme süreci, önce işçilerden başlar. İşçiler, kovandan ayrılmadan birkaç gün önce, işlerini bırakırlar ve eğer toplulukları kalabalık ise, kovanın uçma deliği önünde toplanırlar. Bundan sonra, hep birden karar vermiş gibi, büyük bir heyecanla, kovanın bal odalarına hücum ederler ve midelerini bal ile doldururlar. Bu beslenmenin sonucunda ,bir kısmının karınları öylesine şişer ki; vücut esnekliklerini kaybederler. İğnelerini kullanamazlar. Besin için çiçekleri dolaşmaya vakitleri yoktur. Kendilerine yeni bir barınma yeri bulmak zorundadırlar.

Oğul Vermenin Nedenleri
:
•Arı ailesinin çoğalma ve üreme isteği,
•Arı ırkının kendisine has oğul verme isteği ve eğilimi,
•Ana arının yaş durumu. Yani yaşlı ananın işçi arı yumurtası koyma kapasitesinin azalması ve bol erkek yumurta bırakması,
•Arı ailesinin çoğalması ve ana arının yumurta koyacak yer bulamaması ve kovanda yer darlığı,
•Mevsimin iyi gidişi, periyodik olarak nektar bolluğu,
•Çerçeveler üzerinde işçi arılar tarafından ana arı yüksükleri yapılması,
•Yavru yetiştirmenin aşırı çoğalması ve işçi arıların büyük ölçüde zamanlarını bu işe vermesi,
•Kovanda erkek arıların meydana gelmesi,
•Kovanın fazla güneşe maruz kalması, gölge eksikliği
•Kovanın gereken şekilde havalanmaması
•Bal mevsiminden hemen önce görülen zayıf nektar akımı,
•Mum sızdırma ve petek yapma olanaklarının azalması
•Bal depo etmek için yeter miktarda yer bulunmaması

Oğul Verme İsteğinin Önlenmesi :
1.Ana arı yüksüklerini kesip almak
2. Geniş kuluçkalık kullanmak
3.Kovana gölge yapmak
4.Kovanın iyi bir şekilde havalandırılması
5.Yaşlı ananın değiştirilmesi
6.Arıların ilkbaharda çoğalmak için yer sıkıntısı çekmemesi
7.Hızla çoğalan kovanlardan yavrulu çerçeve alınması
8.Oğulun kuvvetli olması
9.Nektarın suyunun uçurulması için yeter gömeç gözlü bulunması
10.Birkaç yavrulu çerçevenin yerinin değiştirilmesi
11.Arının doğadan topladığı maddeler ve meydana getirdiği ürünler
12.Oğul verme isteğinin azaltılması için ıslah çalışmaları yapılması ,

OĞUL ENGELLEME YÖNTEMLERİ:

•1) Arı nüfusu kovan içinde çok sıkıştığı zaman oğul çıkararak bu sıkışıklıktan kurtulmak ister. İçerideki sıkışıklığın en büyük göstergesi ise özellikle günün sıcak saatlerinde arıların uçma tahtasının üzerinden aşağıya salkımlar oluşturarak sarkmalarıdır. Bu o kovanın oğul çıkarma eğiliminin ilk işaretidir.
2) Kovan içi havalandırma çok iyi değilse ya da kovan kızgın güneş altında bulunuyorsa arılar içeride bunalır ve oğul çıkarma eğilimine girer.
3) Ana arının yumurtlama alanlarının bitmesi. Ana arı petekler üzerinde yumurtlayacak boş hücre bulamıyorsa kovan yine oğul eğilimine girer.
4) Oğul çıkarma eğilimi o arı ırkının kalıtımsal bir özelliği olabilir. Bu tür bir özelliği olan arı ırkı kolayca oğul çıkarma eğilimine girer.
Arı kolonisinin oğul çıkarma eğilimini engellemek için alınması gerekli önlemler ise şunlardır:
1) İlkbaharda hızlı kuluçka faaliyeti sonucunda nüfus iyice arttığı için, arılar kuluçkalıkta sıkışmadan ballıkların konulması gerekir.
2) Havaların iyice ısınmasıyla birlikte arıların kovana rahatça girip çıkmalarını sağlamak ve kovan içi havalandırmaya yardımcı olmak için, kovan giriş delikleri sonuna kadar açık hale getirilir. Kovan kızgın güneş altında bırakılmaz gölge altına koymak mümkün değilse, üzeri dal, çalı, ot vesaire ile örtülür.
3) Çok hızlı gelişen ve oğul çıkarma eğilimine gireceği anlaşılan kovanlardan kapalı gözlü yavrulu çerçevelerden alınarak zayıf kovanlara verilir, böylece koloninin çok hızlı gelişmesi yavaşlatılmış olur.

•4) Ana arıya yumurtlayacak boş alan sağlanır. Eğer kuluçkalıktaki çerçeveler aşırı yavru ya da aşırı bal depolama yüzünden bloke olmuşsa, bunlar alınarak yerine boş çerçeveler konur. Böylece ana arının rahatlıkla yumurtalarını bırakacağı alanlar sağlanmış olur. Eğer çerçeveler bal yüzünden bloke olmuşsa, bunların yerine kabartılmış petekli çerçeve koymamak gerekir. Çünkü arılar bu çerçeveleri de hemen bal ile doldurarak ana arının yumurtlamasına imkan vermezler. Temel petekli çerçeve takılırsa, petekler kabartıldıkça ana arı yumurtasını koyma imkanı bulur.Ana arıya bol yumurtlama alanı açmak için kuluçkalıktaki üzeri sırlanmış yavru gözlü çerçevelerden 4-5 tanesi alınarak yerine temel petek takılmış çerçeve konur. Yavrulu petekler ise ballığın ortasına yerleştirilir. Böylece kuluçkalıkta ana arıya yumurtlayacak geniş bir alan yaratılmış olur. Eğer kuluçkalıkla ballık arasına ana ızgarası konursa ana arı üst kata çıkıp yumurtlayamayacağı için, kapalı gözlerden yavrular çıkmaya başladıktan sonra arılar üst kattaki boş peteklere hemen bal doldurmaya başlar
5) Kuluçkalıktaki çerçeveler haftada bir kontrol edilerek varsa ana arı yüksükleri imha edilir. Ana arı yüksüklerinin yapılmış olması kovanın illaki oğul çıkaracağı anlamına gelmez. Bu yüzden içinde yumurta bulunmayan hücreleri bozmak için zaman harcanmamalıdır. Eğer bu yüksüklerin içine yumurta ve arı sütü bırakılmışsa bu oğul hazırlığının en önemli işaretidir.


•6) Bazı arılar ırk özelliklerinden dolayı oğul çıkarmaya daha kolay eğilim gösterirler. Bu yüzden oğul eğilimi daha düşük olan ırklarla çalışmak gerekir. Her arıcı kendi arılığındaki oğul çıkarma eğilimi düşük olan kovanları belirlemeli ve bu kovanlardan ürettiği ana arıları diğer kovanlara vererek, kendi arılarının oğul çıkarma eğilimini en düşük seviyeye getirmelidir. Oğul çıkarma eğilimi yüksek kovanların ana arıları ve erkek arıları fırsat buldukça imha edilmelidir.

SUNİ OĞUL ALMA
:

Oğul mevsimi yaklaştığında, doğal oğul çıkışını beklemeden arıcı tarafından alınan oğula suni oğul denir. Suni oğul iki nedenden dolayı alınır. Birincisi büyük oğul mevsiminde hızla gelişen kovanın gelişme hızını azaltarak doğal oğulun çıkışını engellemek için. İkincisi ise kovan sayısını artırmak için. Sebebi ne olursa olsun, suni oğullar iyi huylu, çalışkan, sokucu olmayan, kolayca oğula meyletmeyen ve diğer üstün niteliklere sahip kovanlardan alınmalıdır. Suni oğulun doğal oğula göre en büyük avantajı, oğul alma zamanına arıcının kendisinin karar vermesidir. Doğal çıkan oğul arısının zamanı önceden kestirilemez ve bazen arıcı arılıkta değilse bu arı kaçar gider. Ya da çok yüksek bir yere konan doğal oğulu almak için saatlerce uğraşmak gerekebilir. Suni oğulu artık soğukların bittiği ve doğal oğul mevsimine yaklaşık 15-20 gün kaldığı zamanlarda alırsak en verimli sonucu elde ederiz. Suni oğul alınmış kovanların beslenmesine özel bir önem vermek gerekir.

Genel olarak suni oğul alma uygulamasında iki ana yöntem vardır:

Bölme Oğul:

1) Arı nüfusu kovan içinde çok sıkıştığı zaman oğul çıkararak bu sıkışıklıktan kurtulmak ister. İçerideki sıkışıklığın en büyük göstergesi ise özellikle günün sıcak saatlerinde arıların uçma tahtasının üzerinden aşağıya salkımlar oluşturarak sarkmalarıdır. Bu o kovanın oğul çıkarma eğiliminin ilk işaretidir.
2) Kovan içi havalandırma çok iyi değilse ya da kovan kızgın güneş altında bulunuyorsa arılar içeride bunalır ve oğul çıkarma eğilimine girer.
3) Ana arının yumurtlama alanlarının bitmesi. Ana arı petekler üzerinde yumurtlayacak boş hücre bulamıyorsa kovan yine oğul eğilimine girer.
4) Oğul çıkarma eğilimi o arı ırkının kalıtımsal bir özelliği olabilir. Bu tür bir özelliği olan arı ırkı kolayca oğul çıkarma eğilimine girer.

Devşirme Oğul:
Bu uygulama da ise birden fazla kovandan alınan arı ve peteklerle yeni bir kovan yapılır. Bu yöntemin avantajı az sayıda çerçeve alındığı için anaç kovanı zayıflatmayışıdır. Devşirme oğul iki veya daha fazla sayıdaki kovandan alınabilir.
•Çeşitli yöntemlerle devşirme oğul alınabilir:
a) İki veya daha fazla kovandan birer ikişer ballı, polenli, yavrulu ve arılı çerçeveler alınarak boş bir kovana konur. Arı birleştirme esansı kullanılarak arıların kavga etmeleri önlenir. Bu uygulamada ana arının ana kovanda kalmasına dikkat etmek gerekir. Yeni kovana bilinen usullerle yeni ana arı verilir.
b) Bir kovandan 4-5 yavrulu petek alınır fakat üzerindeki arılar silkilir. Petekler boş bir kovana yerleştirilir. İkinci ana kovan başka bir yere götürülür ve onun yerine içine petekleri koyduğumuz yeni kovan konur. Böylece anaç kovanın dışarıda çalışmaya giden arıları yeni kovanda çalışmaya başlarlar. Bu yöntemde ana arının yanlışlıkla oğula verilmesi ihtimali yoktur. Bu yöntemde yavrular bir kovandan, arılar başka bir kovandan alınmış olur. Bilinen yöntemlerle kısa sürede ana arı vermek gerekir.
c) Boş kovana suni petek takılmış çerçeveler konur. Anaç kovan yerinden kaldırılır ve yerine boş kovan konur. 4-5 çerçeve arı ana arıyla birlikte yeni kovana silkilir. Yer değiştirildiği için ana kovanın dışarıdaki işçi arıları da oğul kovana tabi olurlar. Ana kovana kısa sürede ana arı verilir ayrıca oğul arıyı da güzelce beslemek gerekir.

ANA ARI ÜRETİMi:
A- Ana Arının Önemi
Arı ömrünün çok kısa oluşu, doğadaki kaynakların zamanında ve en iyi şekilde değerlendirilmesini gerektirir. Polen kaynaklarının bol olduğu ilkbahar aylarında koloni gelişmesini tamamlayabilmeli, nektar akış döneminde de yeterli bal toplayabilmelidir. Verimli ve kazançlı bir arıcılık için oluşması gereken bu şartlar direkt olarak koloninin sahip olduğu ana arının genetik ve fiziksel özelliklerine bağlıdır.

On binlerce işçi arı ve gerektiği kadar erkek arı bulunan kolonide tek başına bulunan ana arı, koloninin bütün gelişme ve verimliliğine yön verir. Bu nedenle ana arı yetiştiriciliği ve kullanımı teknik arıcılıkta büyük önem taşır. Yetiştirilsin veya satın alınsın, kolonide genç ve kaliteli ana arı bulundurulması ve bunun sonucunda güçlü kolonilerle çalışılması ekonomik arıcılık için bir zorunluluktur.
B- Ana Arının Kalitesine Etki Eden Faktörler
Arı ömrünün çok kısa oluşu, doğadaki kaynakların zamanında ve en iyi şekilde değerlendirilmesini gerektirir. Polen kaynaklarının bol olduğu ilkbahar aylarında koloni gelişmesini tamamlayabilmeli, nektar akış döneminde de yeterli bal toplayabilmelidir. Verimli ve kazançlı bir arıcılık için oluşması gereken bu şartlar direkt olarak koloninin sahip olduğu ana arının genetik ve fiziksel özelliklerine bağlıdır.On binlerce işçi arı ve gerektiği kadar erkek arı bulunan kolonide tek başına bulunan ana arı, koloninin bütün gelişme ve verimliliğine yön verir. Bu nedenle ana arı yetiştiriciliği ve kullanımı teknik arıcılıkta büyük önem taşır. Yetiştirilsin veya satın alınsın, kolonide genç ve kaliteli ana arı bulundurulması ve bunun sonucunda güçlü kolonilerle çalışılması ekonomik arıcılık için bir zorunluluktur. Ana arı üretimi, üretimle ilgili işlerin sırasıyla ve zamanında yapılmasını gerektirir. Başlatıcı kolonilerin hazırlanmasından itibaren yumurtlamaya başlayan bir ana arının üretimi yaklaşık 1 aylık bir zaman gerektirir. Ana arı üretim kapasitesini etkileyen en önemli faktör çiftleştirme kutularının sayısıdır. Mayıs-Eylül ayları arasındaki üretim döneminde her bir çiftleştirme kutusu için 4-5 adet ana arı üretilebilir. Örneğin 100 adet çiftleştirme kutusuna sahip ticari ana arı üretim işletmesi 1 yılı kapsayan üretim döneminde 400-500 adet ana arı üretip satabilir. Bu sayıya ulaşabilmek için aşağıda verilen işlerin aksatılmadan yapılması zorunludur. Ana arı üretimi zor bir iş olmamakla birlikte plan ve program gerektiren bir iştir.
1. Damızlıkların Seçimi ve Hazırlanması

Aynı arılıkta tutulan aynı ırka mensup koloniler eşit koşullarda aynı performansı göstermeyebilirler. Bu durumda verimsiz olan koloniler herhangi bir hastalık taşımıyorlarsa verimsizliğin nedeni doğrudan ana arı ile ilgilidir. Bu durumda ana arı ya yaşlı ya da kalitesizdir. Ana arı yetiştiriciliğinde kaliteli ana arı elde edilebilmesi için aşağıdaki kurallara dikkat edilmesi gerekir.
Damızlık olarak kullanılacak ana arılar, ait olduğu ırkın tüm özelliklerini belirgin bir şekilde göstermeli ve gerekli seleksiyon aşamalarından geçmiş olmalıdırlar. Ticari ana arı üretimi yapan kuruluşlar, üretimlerini damızlık değeri taşıyan ve nesilleri test edilmiş, tercihen damızlık sertifikası almış ana arılardan yapmalıdırlar. Sertifikalı damızlık ana arılar, ya yapay tohumlanmış ya da izole çiftleştirme alanlarında çiftleştirilmiş olmalıdır. Arıcı şartlarında damızlık koloni temin edilemediği taktirde en basit olarak; ilkbahar gelişme hızı yüksek, önceki yıllarda en çok balı üreten, oğul vermeyen, hiçbir zaman hastalığa yakalanmamış, sakin ve uysal mizaçlı koloniler damızlık olarak kullanılabilir. Damızlık kolonilere, transferden 4-5 gün önce uygun renkte kabarmış petek verilerek aşılamanın yapılacağı gün istenen yaşta larva bulunması sağlanır.
2. Başlatıcı Kolonilerin Hazırlanması
En az 15 arılı çerçeveye ulaşan iyi gelişme göstermiş koloniler seçilir. Bunların ana arısı, transferden 4-5 gün önce alınıp ana arısız bırakılır.Larva transferinin yapılacağı günün sabahında fazla çerçeveler çıkartılıp kolonideki arı yoğunluğu artırılır, kolonide üretilen doğal ana arı hücreleri bozulur ve çerçeve düzenlemesi yapılır.Bu koloniler, üretimde kullanıldığı sürece sürekli şurupla beslenir, genç işçi arı veya çıkmak üzere olan kapalı yavru ile takviye edilir. Başlatıcı koloni olarak, bol miktarda genç işçi arıların toplandığı polen ve bal bulunduran 2-3 petekli bir oğul kutusu da kul.
3. Temel Ana Arı Yüksüklerin Hazırlanması
Teknik ana arı yetiştiriciliğinde larvaların yerleştirileceği temel ana arı hücreleri (yüksük) saf bal mumundan yapay olarak hazırlanmaktadır. Parlak renkte, kokusuz saf bal mumu çift cidarlı eritme kabında eritilir. Su içerisinde bekletilerek suya doyurulmuş yüksük kalıbı önce suya sonra erimiş bal mumuna ve sonra tekrar suya batırılarak elde edilen yüksükler bir çıta üzerine erimiş balmumu yardımıyla monte edilir. Elde edilen yüksükler 10-11 mm derinlikte ve 9-10 mm çapında olmalıdır. Çıtada 15-20 adet yüksük bulunur ve bu çıtalardan bir çerçeveye üç adet takılarak bu iş için özel hazırlanmış olan bir çerçevede 45-60 adet yüksük bulunması sağlanır. Ana arı üretiminde saf balmumundan yapılmış temel yüksükler kullanıldığı gibi bu amaç için üretilmiş plastik olanlar da kullanılabilir.
4. Larva Transferi
Damızlık kovandan, 6-12 saat yaşlı larvalı çerçeve seçilir. Bir fırça yardımı ile arıları kovan içerisine dökülerek temizlenir. Çerçevenin şiddetle silkelenmesi durumunda günlük balın larva üzerine akmasına neden olunacağından bu işlemden kaçınılmalıdır.Seçilen çerçeve rüzgar ve direkt güneş ışınlarından korunarak kısa sürede aşılama yerine (transfer odasına) getirilir. Transfer odası kovan içi şartlarına benzer olarak 30-33 oC ısı ve %60-70 nem içermelidir. Uygun yaşlı larvalar, hücrelerden transfer kaşıkçığı yardımıyla alınır ve önceden hazırlanmış olan yapay yüksüklere yerleştirilir. Bu işlemi yaparken dikkat edilecek en önemli husus, larvanın zedelenmeden alınıp yüksüğe bırakılmasıdır.Larva transferi zor bir işlem gibi görünse de bu konuda çalışan kişiler zamanla tecrübe kazanarak bu işlemi kolaylıkla yapabilirler. Böylece hem larva tutma oranlarında artış sağlarlar hem de belirli bir sürede daha çok sayıda aşılama yapma melekesi kazanırlar. Ayrıca, özellikle başlatıcı kolonilerin ilk kullanım dönemlerinde, yapay yüksüklerin bu kolonilerde bir gün süreyle bekletilmesi ve aşılama öncesi yüksüklere sulandırılmış taze arı sütü uygulaması tutma oranlarını olumlu yönde etkilemektedir.
, 5. Aşılı Yüksüklerin Başlatıcı Kolonilere Verilmesi
Bir başlatıcı koloniye verilecek 45-60 adet larva transferi tamamlandığında aşılı yüksükler bekletilmeden başlatıcı kolonilere verilir. Larva transferinden 4-5 gün önce ana arısı alınmış ve birkaç saat önce de çerçeve düzenlemesi yapılmış başlatıcı kolonide, larva transfer edilen çerçeve, bir yanında açık yavrulu diğer yanında polenli iki çerçeve arasında koloninin ortasına verilir. Başlatıcı kolonideki diğer açık yavrulu petekler transfer edilen larvaların daha iyi bakılabilmesi için çıkartılmış olmalıdır. Bu kolonideki polenli petekler genç işçi arıların arı sütü üretebilmeleri, açık yavrulu petek de genç işçi arıların larva transferi yapılan çerçevenin konulduğu yere toplanmaları için gereklidir. Başlatıcı kolonideki diğer çerçeveler ise kapalı yavrulu, ballı ve polenli olmalıdır. Sürekli üretimlerde her larva transferinden önce bu düzen sağlanmalıdır.Başlatıcı kolonideki genç işçi arının bolluğu ve çerçeve düzeni hem larva tutma oranını hem de üretilecek ana arı kalitesini doğrudan etkiler. Ayrıca, sürekli üretimlerde kolonide genç işçi arı populasyonunun devamı için 5-6 günde bir kolonideki ilk düzenin sağlanması yönünden yeni çerçeveler verilip amaç dışı kalan fazla çerçeveler çıkarılmalıdır.
6. Bitirici Kolonilerin Hazırlanması ve Kullanılması
Aşılı yüksükler, çiftleştirme kolonilerine dağıtılacağı güne kadar başlatıcı kolonilerde tutulabilirler. Ancak bu, büyük çapta üretim yapılan işletmelerde ekonomik olmayacağı gibi uzun süreli kullanımlarda yetiştirilen ana arının kalitesini de olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle sürekli ana arı üretimi için başlatıcı kolonilerde kabulü sağlanan ana arı hücreleri, başlatıcı koloniye verilişinden 1-2 gün sonra, ana arısı ızgara ile kuluçkalığa hapsedilmiş 16-18 arılı çerçeveli güçlü kolonilerin üst katına aktarılır. Bu katta ballı, bol miktarda genç işçi arı, polenli ve kapalı yavrulu çerçeveler bulunmalıdır. Her hafta alt katla üst kat arasında düzen sağlama açısından çerçeve değiştirmesi yapılmalıdır. Başlangıç kolonisinde bitirici koloniye aktarılan transfer çerçevesinin yerine yenisi konur ve üretim süreklilik kazanır. Bitirici kolonilere aktarılan larvaların bu dönemden sonraki beslenme ve bakımları bu kolonilerde sağlanır.
7. Çiftleştirme Kutularının Hazırlanması ve Kullanılması
Transferden sonraki 10. günde kapalı durumdaki ana arı hücreleri bulundukları çıtalardan ayrılarak 1 gün önceden hazırlanmış çiftleştirme kolonilere dağıtılırlar. Çiftleştirme kolonilerinin oluşumunda farklı kovan tipleri kullanılmaktadır. Bunlar standart kovanların üçe-dörde bölünmüş olanları veya ahşap ya da tecritli malzemeden yapılan küçük çiftleştirme kutularıdır.Çevreyi tanıma ve çiftleşme uçuşundan dönen ana arıların kendi kutularına dönebilmeleri için bu kutuların giriş delikleri farklı yönlere bakmalı ve geniş bir alana yerleştirilmelidirler. Ana arıya işaret olması yönünden çiftleştirme kutularının ön tarafları farklı şekillerde farklı renklerle boyanır. Üretim sezonunun başlangıcında oluşturulan bu çiftleştirme kolonilerinin sürekliliği her bir ana arının ürettiği yavrularla sağlanır ve böylece bütün sezon boyunca kullanılabilirler.Çiftleşme sonrası yumurtlamaya başlayan ana arı, ilk işçi arı yavru gözleri kapanana kadar 2-3 haftalık süre ile çiftleştirme kolonisinde yumurtlamaya devam ettirilir. Bu süre sonunda ana arılar satılarak bunların yerine çıkmak üzere olan yeni ana arı hücreleri verilir. Ana arı hücrelerinin bulundukları çıtalardan alınmasında ve dağıtılmasında dikkatli davranılmalı, hücreler bu işlemler sırasında çıtadaki konumunda dağıtılmalı ve ters çevrilmemelidir. Ana arı hücrelerinin çiftleştirme kolonilerine verilmesinin ardından, transfer edilen larvanın yaşına bağlı olarak 2-3 gün sonra ana arılar çıkar. Ana arı hücrelerinin çiftleştirme kolonilerine verilişinden 4-5 gün sonra yapılacak kontrollerde ana arı çıkmayan hücreler ya da işçi arılarca bozulmuş hücreler görülebilir. Bu durumda yeni hücreler verilmelidir.
8. Ana Arıların Çiftleşmesi
Çiftleşme kutularında çıkışlarını gerçekleştiren ana arılar 2-3 günlük olduklarında çevreyi tanıma uçuşu yaparlar ve daha sonraki 2-3 gün içinde de çiftleşme uçuşuna çıkarlar. Çiftleşme "Erkek Arı Toplanma Alanı" olarak adlandırılan özel bir alanda, havada 10-30 metre yükseklikte uçarken gerçekleşir. Erkek Arı Toplanma Alanına ulaşan ana arı salgıladığı seks feromonu ve görme yoluyla erkek arılarca keşfedilir. Sayısı, 6-20 arasında değişebilen erkek arı ile çiftleşen ana arı kendi kolonisine (çiftleşme kutusuna) dönerek 3-5 gün sonra yumurtlamaya başlar. Ana arıyla çiftleşen erkek arılar çiftleşme sonrası ölürler. Ana arı, erkek arı toplanma bölgesinde yeterli sayıda erkek arı bulunmayışı ve olumsuz iklim şartları altında yeterli sayıda erkek arı ile çiftleşemezse aynı günde veya takip eden günlerde 1-2 kez daha çiftleşme uçuşuna çıkabilir.Çıkıştan itibaren 20 gün içinde çiftleşmeyen ana arılar çiftleşme isteğini kaybederek dölsüz yumurta yumurtlamaya başlarlar ki artık bundan sonra çiftleşme gerçekleşmez. Çiftleşmenin kontrol altına alınması, ya en az 8-10 km yarı çaplı izole bölgeler ya da yapay tohumlama ile sağlanır.
9. Ana Arıların Üretim Kolonilerine Verilmesi
Çiftleştirme kutularında yumurtlamaya başlayan ana arıların buralardan alınıp satılması veya başka yolla değerlendirilmesi sürekli üretimlerde bir zorunluluktur. Yumurtlayan ana arıların diğer kolonilere verilmesinde en önemli işlem, öncelikle koloninin hazır hale getirilmesidir. Bunun için ana arının verileceği kolonide döllü veya dölsüz ana arı ya da ana arı hücresi bulunmamalıdır.Ana arının verileceği kolonideki eski ana arı imha edildikten bir gün sonra ana arının bulunduğu kafes yavrulu iki çerçeve arasına havalandırma ve besleme delikleri ön ve arka tarafa bakacak şekilde yerleştirilir. Ertesi gün kek haznesinin bulunduğu taraftaki çıkış deliği açılarak arıların keki yiyerek ana arıyı çıkarmaları sağlanır. Bundan sonra kovan açılıp fazlaca kurcalanmamalı, ancak 2-3 gün sonra ana arı ve yumurta kontrolü yapılmalıdır.Teknik arıcılıkta yumurtlayan hazır ana arı kullanılması ana arı kayıplarında ya da yapay oğullara ana arı kazandırılmasında önemli avantajlar sağlar. Ana arıların yumurtlamaya başlamalarında 25-30 gün gibi zaman kazanılması, koloninin kendisinin çıkardığı ana arının çiftleşememesi riskini ortadan kaldırması ve orijini belli materyal kazanılmış olması bu avantajlardan bazılarıdır. Ancak, önemli avantajlarına rağmen arıcılarımız arasında hazır ana arı kullanma alışkanlığı yeterince yaygın değildir.

4 yorum:

Ballı Baba dedi ki...

Değerli kardeşim, aramıza hoş geldin. Sizin gibi genç dinamik ve arıcılık eğitimi alan kişilerden çok güzel bilgiler geleceğine inanıyorum. Hayırlı olsun....

Ceyhun Kartal dedi ki...

Sağolun başkanım.Öncelikle siz değerli büyüklerimin ve bu sektörde ileri seviyede bulunan tecrübeli ağabeylerimin desteğiyle,bildiklerimi paylaşıp bir katkı da bulunabilirsem ne mutlu bana...

ali yener dedi ki...

değerli kardeşim aramıza hoşgeldin öğrenmek istediğim kestane balını tarif edrken FER ibaresi geçiyor acaba FER kestane balı ne oluyor saygılar

Ceyhun Kartal dedi ki...

Abi teşekkür ederim öncelikle...
Fagaceae familyasinin balli olarak bilinen üç türünden biridir KESTANE BALI ve FER adıyla diğer iki türden ayrılmaktadır...Kestane balı içinde ekstra bir uygulama yapılarak verilmiş bir isim değildir.Sağolun size de iyi çalışmalar görüşmek dileğiyle...